Tahir Özdemir

Bağımsız Oyun Geliştiricisi Olmak

Upuzun bir aradan sonra merhaba. Yaz geldi ve takip ettiğim oyun/yazılım geliştirme platformlarında bir projeye başlama hevesinde olan pek çok arkadaş görüyorum. Fakat edindiğim izlenim, pek çok kişinin henüz “bağımsız geliştirici/oyun” kavramının ne olduğunu dahi bilmeden bu işe giriştiği yönünde. Aklım erdiğince, bu konudaki pek de engin olmayan bilgilerimi paylaşmak niyetindeyim.

Öncelikle bağımsız geliştiricinin ve oyunun tanımını yaparak başlayalım. Bağımsız geliştirici tek bir kişi olabileceği gibi, genelde az sayıda kişinin bir araya gelerek oluşturduğu bir ekip de olabilir. Burada temel unsur bu kişi veya ekibin dışarıdan maddi bir destek almamış olmasıdır. Bu maddi destek bir dağıtıcı ya da bir “melek yatırımcı” olabilir. Buradaki temel unsur, birileri bir şeyler üretmeniz için size para vermeye başladığında, ürününüz üzerinde doğrudan söz hakkına sahip olmasıdır. Bu durum bağımsızlığınızı ortadan kaldırır. Bağımsız oyunlar da -doğal olarak- bu kişi ya da ekipten çıkmış oyunlardır. Buradan çıkarabileceğimiz ilk sonuç, tam şu anda bir bağımsız geliştirici olmaya karar verebileceğiniz. Peki gerçekten o kadar kolay mı?

Buna karar veren kişilerin yaptığı ilk şey, bulduğu ilk platforma “Nasıl X gibi bir oyun yapabilirim?” ya da “X gibi bir oyun yapmak için ekip topluyorum” yazmak oluyor. Doğal olarak işi az çok bilen kişilerce paylanıyorlar. Çünkü oyun geliştirmek aslında içerisinde pek çok farklı disiplini barındıran, oldukça uzun ve yorucu bir süreç. O “X gibi bir oyunu” yapmadan önce öğrenilmesi gereken o kadar fazla alan var ki, kimileri de işin gerçek boyutunu görünce vazgeçiyor. Eğer vazgeçmeyenlerden iseniz okumaya devam.

Peki, hiç bir alanda bilginiz ve/veya tecrübeniz yoksa ne yapacaksınız? Her gün “aklımda bir oyun fikri var ekip topluyorum” ilanı görmekten sıkıldım açıkçası. Unutmayın, herkesin iyi kötü bir oyun fikri var zaten. Kimse daha önce hiç bir şey yapmamış biri ile çalışmak istemez. Yapmanız gereken, önce ilgili dallardan birinde kendinizi bir seviyeye kadar geliştirmek. Bu yazılım da olabilir, grafik de, hatta bölüm tasarımı, sistem tasarımı gibi çok daha ince hesaplanması gereken konular bile olabilir. Önemli olan bir fikrim vardan fazlasını diyebilmeniz. Ayrıca mutlaka ama mutlaka o hayalinizdeki oyunu yapmaya başlamadan önce ortaya bazı ürünler koyun. Bir Pong kopyası yapmak dahi hiç bir şey yapmamaktan iyidir. Kendinize bir portföy ve CV hazırlayın. Bir kaç tane berbat oyun yapın. Bunlar menüsünden müziğine kadar tam oyunlar olsun ki size bir şeyler katabilsin. Ekip toplarken de bu önceki işlerinizi mutlaka gösterin. Bu, hem karşı tarafın size saygı duymasına hem de güvenmesine olanak sağlar.

Diyelim ki pek çok konu hakkında genel bilgileri edindiniz, en az bir alanda da kendinizi geliştirdiniz. Hatta, bir kaç tane oyun geliştirip kullanmak istediğiniz oyun motorunu ya da kütüphanesini seçtiniz ve artık aklınızdaki “O” oyunu yapmaya başlayacaksınız. Vermeniz gereken ilk karar, bu geliştirme sürecini tek başınıza mı yoksa bir ekiple beraber mi sürdüreceğiniz. Her ikisinin de kendine göre artıları ve eksileri var şüphesiz. Tek başınıza olduğunuzda hesap vermeniz gereken tek kişi yine sizsiniz ama bir ekibin üyesi olduğunuz anda -o ekibin lideri olsanız dahi- diğer üyelere karşı bir sorumluluğunuz oluyor. Öte yandan, oyun gibi çok karmaşık bir yazılımın tek bir kişi tarafından geliştirilmesi müthiş bir iş yükü. Her alanda bilgi sahibi olsanız ve hiç uyumadan çalışıyor olsanız dahi, alanında uzmanlaşmış ve birbiri ile anlaşabilen iki ayrı kişi sizden daha iyi ürünler ortaya koyacaktır. Gözlemlediğim kadarı ile bir grafiker ve bir yazılımcıdan oluşan ekipler çok yaygın. Bana sorarsanız bu kadro da eksik. Günümüzde bir ürün satmanın en önemli kısmı o ürünün reklamını yapmak. Hem oyunun internet sitesini geliştirecek, sosyal medya sayfalarını yönetecek hem de uygun platformlarda oyunun tanıtım kampanyasını yönetecek üçüncü bir kişinin önemli olduğu kanaatindeyim. Öte yandan bütçenin ve insan gücü bulmaktaki sıkıntıların farkında olduğumdan, bu adımın ileri bir zamana ertelenebileceğini düşünüyorum. Müzikler için ise freelancer müzisyenler ile tek seferlik anlaşmalar yapılabilir. Eğer ekip toplayarak bu işi yapacaksanız, öncesinde mutlaka projeyi kendiniz bir noktaya kadar ilerletin. Ekip üyesi toplamak için açacağınız ilanlarda, projede o ana kadar neler yaptığınızı gösteren ufak bir video hem daha tecrübeli kişilerin projenize ilgi duymasına hem de bu ekip üyesi arama sürecinin kısalmasına olanak sağlayacaktır. Ayrıca size mükemmel gelen fikriniz, uygulamada o kadar da hoşunuza gitmeyebilir ve yol yakınken yeni projelere yönelebilirsiniz.

Ufak bir de tavsiye vermek istiyorum. Oyununuzun geliştirme süreci boyunca mutlaka bir “geliştirici günlüğü” tutun ve bunu paylaşın. Her gün yazın demiyorum kesinlikle; haftalık ya da aylık düzenli yazabileceğiniz gibi, oyuna önemli bir yenilik eklediğinizde de bu günlükleri yayınlayabilirsiniz. Yapılan geliştirmelerin bir kaç ekran görüntüsü hatta videosunu ekleyebilir, bir sonraki hedefinizden bahsedebilirsiniz. Bu, hem sizin kendi oyununuza karşı olan ilgi ve hevesinizi canlı tutacak hem de oyun çıkana kadar az ya da çok bir kitleye ulaşmasına olanak sağlayacaktır. Şu iki örneğe bakabilirsiniz:

1 – Hellblade Developer Blog
2 – Equilinox Video Game Devlog

Ayrıca bir bağımsız geliştiricinin nasıl yaşadığını öğrenmek isterseniz şu oynatma listesine de mutlaka göz atın derim: Indie Game Devlogs: Behind-the-Scenes ThinMatrix. Bu konuda daha profesyonel bir iş arıyorsanız da Indie Game: The Movie filmini şiddetle öneriyorum.

Son olarak değinmek istediğim bir nokta daha var. Takip ettiğim hemen her platformda gördüğüm bir sıkıntı: ekip lideri olma isteği. Herkes bir şeyler gerçekleştirmek için ekip toplamaya çabalıyor ama kimse bu konu hakkında tecrübe sahibi değil. Eğer böyle bir niyetiniz varsa en azından şu iki makaleyi okumanızı öneririm:

1 – Managing an Independent Game Development Team
2 – How to Form a Solid Indie Game Development Team

Bu yazıdaki her bir başlık derinlemesine incelenmeye müsait. “Hangi oyun motoru veya kütüphanesinin seçilmeliyim?” sorusu dahi aslında başlı başına bir tartışma konusu olarak ele alınabilir. Elimden geldiğince çok konuya değinmeye çalıştım. Doğal olarak hepsini yüzeysel geçmiş oldum ve konudan konuya atladım ama umarım faydalı olmuştur. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.